TASARRUF VE YATIRIM YALANI: I=S ⁉

Tasarruf ve Yatırım Yalanı: I=S ⁉

2002 Ekonomik Göstergeleri ve Faizler

TCMB resmî gazete tarihi 6 Eylül 2002 dolar kuru 1 milyon 626 bin, 01.01.2000 tarihi ile 30.06.2002 arası yasal faiz oranları %60 idi. 2002’de enflasyon %30’dur. Tabii bir yıl öncesi -9,5 büyüme, %68,53 enflasyon, faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranı %47,2’dir. Borçlanma maliyeti %74,8’dir. Yani faizler yüksek olunca insanlar paralarını faize yatırıyor. Böylece tasarruf oranı yükseliyor. 2002’deki %25 tasarruf oranının nedeni faizdir.

Tasarruf Eksikliği Söylemi ve Gerçekler

İlgili kişilerin ve birçok siyasi partinin ekonomik kurmaylarının “tasarruf eksikliğimiz var” sözünün sadece bir ezber olduğuna vurgu yapmak istiyoruz. Bu minvalde söylenmiş tasarruf anlayışı, kamusal bir menfaat içermez. Azgın azınlığın menfaatidir.

Bankaların Tasarruf ve Kredi Mekanizması

Faize yatmış para tasarruf olarak kabul ediliyor(!) Bankalar bu tasarrufları kredi olarak yatırım talebinde bulunan üreticiye çok kısa vadeli aktarırken, topladıkları mevduatları sistemin verdiği olanakları kullanarak daha yüksek faiz gelirini devletten (milletten) elde ediyorlar. Bankalar kaşıkla verip sonra kazanla alıyorlar.

Yüksek Faizlerin Ekonomik Etkileri

Kurulu düzeni olan firmaların finansal döngüsünü faizleri artırarak bir anda felç ediyorlar. Çöküş, işten çıkarma, işletme iflasına kadar gidiyor. Yüksek faizlerle ayakta durmaya çalışan firmalar, faiz maliyetlerini üretim maliyetine yansıtıyor. Yatırım kaçınılmaz olarak yüksek enflasyonu doğuruyor. (Enflasyonun temel sebeplerinden bir tanesi faiz maliyetidir. Enflasyon, fiyatlar genel seviyesinin son halinin göstergesidir. O göstergenin öncesinde maliyetler fiyatın son halini belirler. Enflasyon mu sebep faiz mi sebep çok rahatlıkla görülebilir.)

2002 Sonrası Ekonomik Dönüşüm

2002’deki makro ekonomik göstergelere baktığımızda, 2001 krizinden değişen şey nedir dediğimizde, Türkiye’ye gönderilen ekonomik tetikçi Kemal Derviş’in mimarlığını yaptığı AK Parti’nin uyguladığı, bu sayede sıcak paranın Türkiye’ye aktığı “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programıydı. İşte bu Güney Asya krizinden sonra 2008 krizine yol alan küresel krizin bol para basma dönemi ile Türkiye’ye dünya piyasasına göre çok yüksek faizle (bize göre düşük) sıcak para girişiydi. Borçlanarak büyüme tercih edildi. Bugün de borçlar yaklaşık 4 katı arttı.

Tasarruf ve Yatırım Paradigması

Şimdi toparlarsak; tasarrufların artırılması mevcut sistemde sadece faizle zulmü artırmaktadır. Kamu tasarrufu israfa karşı yapılmalı. Tasarruf gerçekte israfın panzehridir. Halkın mevduatlarına verilen faizler, halka daha büyük bedel olarak yansımaktadır. Küresel faizci finansın öğretisi tasarruf ve yatırım kurgusu, zihinleri iğfal etmiştir.

Yatırım İçin Tasarruf Gerekli Değildir

Şimdi önemli bir paradigma söyleyeceğim; Yatırım için tasarrufa gerek yoktur. Tasarrufa yüklenilen anlam, yatırımın önünde bir engel olarak durmaktadır. Tasarruf; bankacılık düzeninde zulmün temel argümanlarından biri olarak kullanılan faizin yolu olarak uygulanmaktadır. Bu yolun değişmesi gerekiyor.

Alternatif Finansal Sistem Önerisi

İç üretimin gerçekleşmesi için, bankalara mahkûm değiliz. Ama uyguladığımız sistem bizi üretimde bankaya mahkûm hale getiriyor. Eğer bankacılık sistemini faizcilikten çıkartacak yeni bir yapılanmaya sokamıyorsanız; onları felç edecek, yeni yapılanmaya mecbur kılacak, sadece hizmet bedeli varlık amacına taşıyacak, yeni bir yapılanmaya itecek alternatif bir finansal sistemi Hazine ve Maliye Bakanlığı üzerinden kurgulayabilirsiniz. Bu söylediğimiz sadece ilgili yasaları değiştirerek halkımızı, devletimizi ve iş adamlarımızı bu kurulu zulüm sisteminin dışına çıkartmak içindir.

Bankacılık Sisteminin Üretime Engel Oluşu

Bugün, kalkınmanın ve üretimin önünde, adil milli gelirin dağıtılmasının önünde bankacılık sistemi engeldir. Bu engellere sahip bir mevcut finans sistemi, asla üretimi destekleyici hedefinde olmadığını, topladığı tasarrufların kısa vadeli kullanma biçiminden ve para yaratıp satma biçiminden çok rahatlıkla görüyoruz.

Para ve Faizin Ekonomideki Rolü

Ekonomide para kan gibidir. Zarar vermeden sürekli akması gerekir. Faiz damar tıkanıklığı gibidir. Faiz, ekonomide kalp krizi ile toplumu yavaş yavaş öldürür. Mevcut tasarruf kurgusu ile para bankalar arası, tahvil, bono, repo ve faizli işlemlerle durağan hale getirilir. Reel ekonomide dönmez, kısa dönen kısımda faizle çok yüksek maliyetli olarak döner. Bu da ekonomiyi felce uğratır.

Sonuç: Tasarruf ve Üretim İlişkisi

Demek ki mesele tasarrufları artırmak değildir. Tasarruf diye tanımladığımız faiz üretimine halkın çekilmesi, parası olanı biraz nemalandırılırken bütün toplumun cezalandırılışıdır. Paranın üretim biçimi, üretim ve tüketim biçimini de belirler. Borca Dayalı Para Sistemi değiştirildiğinde, adil bir gelir dağılımını oluşturacak üretim, kalkınma ve gerçek bir büyüme gerçekleşecektir.

Yunus EKŞİ
Güçlü Türkiye Platform Başkanı

Scroll to Top