Siyasi Partiler Yasası Türkiye’nin Menfaatine Engeldir

Kamuoyuna Duyurulur

Siyaset, toplumsal sorunları tespit etmek ve adil bir biçimde çözmenin yeridir.

Siyaset, geçmiş nesillerin olumsuz tecrübelerini gelecek nesillere yaşatmadan, insanların hayatlarını kolaylaştırmaktır. Toplumların kaderini belirleyen siyaset, bilgi ve adaletin sahasıdır. Başarılı siyaset, toplumsal sorunları sebep ve hedefler çerçevesinde çözmeye çalışan, toplumun gelişim hızına ayak uyduran, gelecekle ilgili sorunları öngörerek tedbirler almayı gerektirir.

Siyasetin çözüm odaklı olması, toplumsal gelişim için son derece önemlidir. Özgürlük ve adaletin eşzamanlı egemen olması siyasetle mümkündür. Siyaset rejim bekçiliğine soyunmak değil, halkın refahını adil bir biçimde gerçekleştirmektir. Milletin egemenliğine uygun siyasetin oluşması, yıllık millet denetimi ile mümkündür.

Türkiye’de 150 tane siyasi parti var. Bu siyasi partilerin bazı farklılıklarının yanında borç ekonomisine karşı çoğunun duyarsızlığı yanında bazı çözüm önerileri ise neredeyse aynıdır. Bunun temel nedeni iktisadi hayatımızın temelini oluşturan öğretilerin dışa bağımlı sürekli borçlandırıcı teorilerin tercih edilmesinden dolayıdır.

Bu borçlandırıcı teoriler yasal düzenlemelerle sürdürülebilirlik anlamında pekiştirilerek, halka dayatıldığı için, siyasi yapılar sorunu nasıl, kiminle hangi yöntemle çözebileceklerini bilmiyorlar.

Bunun için Türkiye’de öncelikle siyasette iktisadi bağımsızlık konusunda, bir değerler dizisi değişimine gidilmesi kaçınılmazdır. Siyasi yapılarımızdaki liderlere mahkûm edilmiş karar mekanizmaları güçlü sivil toplum örgütlerinin katkılarıyla geliştirilmediği sürece siyasi partilerde sonuç değişmeyecektir.

Ayrıca siyasi partiler yasası bu konunun halkın menfaatine olacak şekilde sürdürülmesi önünde büyük bir engeldir. Ortada bir gerçek vardır ki o da ekonomik olarak halkımız dayanacak bir durumda değildir. Bu kötü durumdan halkımızı nasıl çıkaracaksınız sorusu sorulduğunda siyasi vaatlerin izleyecekleri çözüm önerilerini gerçekçi bir şekilde ortaya koyamadıklarını görüyoruz.

Üretimi engelleyen borç ekonomi sistemini savunan ve sürdürülmesi için çaba sarf eden siyasi öneriler milletten kopuk milletten başka mercilere hizmet etmektedir.
Borç ekonomisinin lağv edilmesi, onun yerine üretim ekonomisinin kurulması bunun gerçekleşmesi için de üretim modeline uygun paranın üzerindeki bütün baskıcı maliyetleri kaldırarak, üretim finansman sisteminin kurulması kaçınılmazdır.

Mal ve hizmetlerin adil bir biçimde toplumun içerisinde üretilmesi ve dağılımında, halkın hakkı olan payı alması ancak ve ancak paranın millileştirilmesi ilkesinden geçer. Kullandığımız Türk lirası milli bir paraya dönmediği sürece halkımıza refahı paylaşmamız mümkün değildir. Paramızın millileşmesi, halkımızın zenginleşmesidir. (17.09.2024)

Yunus Ekşi
Güçlü Türkiye Platform Sözcüsü

Scroll to Top