Türkiye’nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı ekonomik ve sosyal sorunlar hakkında açıklama…
Türkiye’nin ithalata bağımlı hale gelmesi, ülkemizi ekonomik açıdan zor bir duruma sokmakta ve bu durum sürdürülebilir değildir. Türkiye’yi karanlıktan aydınlığa çıkaracak tek yol ve çözüm üretimdir.
Dış borcumuz ve dışa bağımlılığımız her geçen gün artmakta, bu da ülkemizin rekabet gücünü zayıflatmaktadır. Türkiye, mükemmel bir iş gücüne sahiptir. Bu potansiyelin doğru bir şekilde değerlendirilmesi, ülkemizin rekabet gücünü artıracaktır. Dünya, tekelleşmeye doğru giden bir değişim süreci içindedir. Bu durum, tehlikeli bir işaret olup, Türkiye’nin milli değerler üzerine odaklanarak üretime yönelmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Yabancı sermaye yatırımcılarının Türkiye’ye gelmemesi, hukuki güvensizlikten kaynaklanmaktadır. Adaletli paylaşımın azalması ve gelir dağılımındaki eşitsizlik, iş dünyasını olumsuz etkilemektedir. Türkiye’de iş dünyası yavaş yavaş kan kaybetmekte, bazı firmalar iflas etmekte ve üretimlerini yurt dışına taşımaktadır. Bu durum, ülke ekonomisine ciddi zararlar vermekte ve yatırımcılar, hukuka ve adalete güven duymadıkça Türkiye’ye gelmeyeceklerdir.
Türkiye, madenlerini ham madde olarak satmak yerine işleyerek katma değerli ürünler üretmelidir. Ancak madenlerimizi talan ettiriyor, üretimlerimizi desteklemiyoruz. Bu durum sürdürülebilir olmadığı için ülkenin fakirleşmesine yol açmaktadır. Dışarıya verdiğimiz ürünleri 10 katına geri alarak daha da fakirleşiyoruz. Bu durum, ülkemizi ileriye taşıyacak bir çalışma değildir. Türkiye’nin yer altı zenginliklerinin daha verimli kullanılması için kendi kaynaklarımızı işleyerek daha fazla katma değer yaratmalıyız.
Türkiye’de kutuplaşma ve ayrışma artmakta, bu durum ülkenin birliğini tehdit etmektedir. Ancak kardeşlik ruhuyla el ele verirsek, aşamayacağımız hiçbir sorun yoktur. Sivil toplum kuruluşlarının (STK) toplumu birleştiren yapılar olduğunu ve tüm STK başkanlarını birlik olmaya, Türkiye çatısı altında birleşmeye davet ediyoruz. STK’lar, toplumun sorunlarını çözmede önemli bir rol oynamalıdır; çünkü bu kuruluşlar, toplumun birleştirici gücü olmalıdır.
Türkiye’nin tarım ve hayvancılık sektörlerinde de ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Çiftçiler, artan maliyetler nedeniyle zor durumda kalmakta ve ürünlerini tarlada bırakmak zorunda kalmaktadır. Bugün tarlada 2 TL’ye satılmayan domatesin marketlerde 30 TL’ye satılması, ciddi bir yönetim zafiyetidir. Tarımı ve çiftçiyi desteklemeyen her ülke, batmaya mahkumdur. Bu sistemle Türkiye’nin çöküşe sürüklendiğini vurguluyoruz. Çünkü çiftçilerimizin durumu içler acısıdır ve acilen desteklenmeleri gerekmektedir.
Türkiye’nin sosyolojik sorunlarına da dikkat çekiyoruz. Ayrışmalar, kutuplaşmalar ve iç kavgalar, siyaset tarafından körüklenmektedir. Bizler, dini düşüncesi, ırkı, mezhebi ne olursa olsun bu coğrafyada kardeşiz. Bu nedenle kardeşlik hukukuyla hareket edilmelidir. Türkiye’nin geleceği için birlik ve beraberliğin önemine dikkat çekerek, bizi ayrıştırarak, kutuplaştırarak küçük gruplar haline getirmeye çalıştıklarını bir kez daha vurguluyoruz. Bu tür ayrıştırıcı politikalara karşı durulması gerektiğini belirterek, birlikte hareket edersek aşamayacağımız hiçbir engel yoktur.
Güçlü Türkiye Platformu